Sultanhamam'dan bir Mehmet Tarman geçti..
Sultanhamam'dan bir Mehmet Tarman geçti..
Sanırım Sultanhamam'ın duayenlerinden Mehmet Tarman Ağabeyimizi tanımayan ya da en azından adını duymayanınız yoktur. Yakinen tanımayanların nazarında ketum, soğuk, katı biridir.. Kayseri'nin Erkilet ilçesinden oldukça varlıklı bir ailenin mensubudur. Benim de hemşehrimdir.
Ticarette, kendine münhasır değişik bir sistemi vardı. Bu itibarla bir çok kişi O'ndan çekinir, ticaret yapmak istemez ve yanına yaklaşamazdı.
1991 yılında Bağcılar'da perakende mefruşat işine başlamıştım.1997 yılında Havuzlu Han'ın 3. katında küçük bir dükkanda, toptana başladıktan sonra, mal almak için Mehmet Tarman'ın da kapısını aşındırmaya başlamıştım. Derken bir ara acilen mala ihtiyacımız hasıl olmuştu, ancak o sırada paramız yoktu. Mehmet Tarman'dan peşin para ile bile mal almak zorken açık hesap nasıl istenecekti?! Aramızda oluşan tanışıklıktan da cesaret alarak; mala ihtiyacım olduğunu, fakat param olmadığını, filan gün vereceğimi, kendisine söyledim. Beni iyice süzüp biraz düşündükten sonra, bir kaç ahiret suali sordu, sıkıldığımı herhalde yüzümden okuyordu.. Ödeyeceğim günü iyice teyit ettikten sonra; 'Tamam!' dedi. İstediğim malları bana verdirdi. Tabii ben Allah'ın izni ile dediğim günden önce borcumu ödedim ve teşekkür ettim. O günden sonra, o kapı bana açılmıştı. Bir süre bu böyle devam etti gitti.
Daha sonra 1999 yılında, Allahu Teâlâ, Havuzlu Han'ın 3. katından, Vasıf Çınar Caddesindeki 5 katlı müstakil binaya geçmeyi, yani 1. Lige çıkmayı bize nasip etmişti. Bir gün yanına gittiğimde, mağazanın arka tarafındaki küçük ofisine beni davet etti ve kahve söyledi. Artık aramızdaki ilişki, ticari ilişkiden dostluğa evrilmişti. Benim özel hayatımla ilgileniyor, sorular soruyor, bazen takdir ediyor, bazen de tavsiyeler veriyordu. Bu arada kendinden de haylice bahsediyor ve bir çok sırrını da benimle paylaşıyordu.
Bu gelip gitmeler, benim Mehmet Tarman Ağabeyimi yakından tanımama vesile olmuştu. Şu kadarını söyleyeyim; Mehmet Tarman'ın hayr-u hasenatı, ben de dahil, bir çok tüccarın servetini satın alacak boyutta, çok fazla idi. Ancak bu yönünü pek kimse bilmiyordu ve zaten O da bu yönünü ifşa etmemişti. Mehmet Ağabeyden gerek ticari tavsiyeleri ile gerek hayat tecrübesi ile çok istifade ettim.
2001 yılının sonlarında Bursa DOSAB'da dokuma, jakar ve büküm fabrikası kurmaya giriştiğimizde, bunu duyan Mehmet Tarman, bir sabah bizim mağazaya kahve içmeye geldi ve; 'Fabrika kuracağınızı duydum, doğru mu?' dedi. 'Evet, doğru Abi! Allah nasip ederse böyle bir işe soyunduk!' dedik. Hemşehrimiz ve Ağabeyimiz olarak gurur duyduğunu, çok memnun olduğunu ifade etti, bizi cesaretlendirdi, tebrik etti. Bu arada en ilginci de; zor bir işe kalkıştığımızı, ne zaman dara düşersek, paraya ihtiyacımız olursa, kendisine söylememizi samimiyetle ifade etti. Samimiyeti ve sevinci yüzünden okunuyordu. Böyle bir ihtiyaç olacağı aklımızın ucundan bile geçmiyordu ama yine de çok sevinmiş ve minnettar olmuştuk!
Makineleri yurtdışından sıfır almıştık. Peşin akreditif açıyorduk ve peyderpey geldikçe ödemeleri aksatmadan yapıyorduk. Derken ticaret bu ya, bir parti daha makina gümrüğe gelmişti ama biz parayı denkleştirememiştik. Ne yapacağımızı kara kara düşünüyorduk. Aklıma Mehmet Tarman'ın söyledikleri geliyordu ama o zamana kadar hiç kimseden borç para istememiştim, istemek de çok zordu.. Yarın da ödemenin son günü idi. Sabahtan öğleye kadar gitmeye cesaret edemedim. Öğle namazından sonra da gidememiştim. İkindiden sonra tekrar dua ettim ve bütün cesaretimi toplayıp doğruca Mehmet Tarman'ın yanına gittim. O an için başka çare yoktu..Ofisinde çay kahve içip biraz sohpet ettikten sonra direkt konuya girdim ve utana sıkıla ay sonuna kadar paraya ihtiyacım olduğunu söyleyebildim. Sadece; 'Ne kadar?' diye sordu. Rakamı söyledim. Biraz yüklüce idi. 'Yarın olsa olur mu?' dedi. Geciktirmekten korktuğum için garantiye almak istedim ve 'Mehmet Abi, bugün olsa iyi olur!' dedim. 'Tamam sen git!' dedi. Mağazaya döndüm, başımı ateş basmıştı ve yüzümün kızarıklığı hâlâ geçmemişti. Yarım saat geçti geçmedi, Mehmet Tarman'ın adamı Aziz, -bilenler bilir; iri yapılı, kapı gibi bir kardeşimizdi- kapıdan içeri girip selam verdi ve; 'Bunu Mehmet Bey gönderdi!' dedi, içi para dolu poşeti masanın üstüne koydu ve dönüp gitti.. Öyle sevinmiştim ki bir müddet öylece kalakaldım, duygulandım, gözlerim yaşardı...
Aradan yıllar geçti Mehmet Ağabey Hakk'ın rahmetine kavuştu, cenazesinde bulundum.. Ruhu için Yasin-i Şerif okudum ve sonrasında Hatim indirdim. Hâlâ bu minnet duygusu ile dopdolu yaşıyorum.
İşte Mehmet Tarman Ağabey böyle ulu gönüllü, nev-i şahsına münhasır, çok değerli, eşsiz bir insandı. Onu rahmetle anıyorum, mekânı cennet olsun! Lütfen ruhu için bir fatiha okumayı ihmal etmeyelim..